bir varmış biryokmuş...
evvel zaman içinde kalbur saman içinde bir adacık varmış. bu adadaki
insanlar mesut ve mutlu bir şiklde yaşarlarmış. çiftçiler tarlalarını
sürer, hayvancılıkla uğraşanlar ineklerin sütünü sağarlarmış.
bu adada john adında bir adamceğiz yaşarmış.
birgün bay john taşları üst üste dizerek ev yapmanın iyi bir yöntem olmadığına karar vermiş.
çimentoyu bulmuş.
hayvancılıkla uğraşanlar ineklerini, çiftçilikle uğraşanlar papateslerini vermişler bay John'a.
sonunda adadaki herkes çimentodan yapılmış evlere sahip olmuşlar.
bu adada yaşayan bir de bay smith varmış.
birgün bay smith yiyecekleri uzun süre korumak için bir icad yapmaya karar vermiş.
buzdolabını bulmuş.
adadaki insanlar bu icada bayılmışlar.
çiftçiler domateslerini bay smith'e vermiş. hayvancılıkla uğraşanlar tavuklarını bağışlamışlar bay smith'e.
bir gün gelmiş... adadaki herkesin evinde buzdolabı olmuş.
bay john ve bay smith karşı adadanın yerlilerine gitmişler... onlara da hem çimento hem de buzdolabı satmışlar.
icad üstüne icad yapmışlar. bir koyup bin kazanmışlar.
ancak bir gün satışlarının giderek düştüğünü görmüşler.
oysa sırada "cep telefonu" gibi bir icadları varmış... fabrika açmak için daha fazla para gerekliymiş.
ama bay john ve bay smith ekonomik krizdeymiş.
derken birgün bay john bir silah icad etmiş... ve demiş ki...
karşıdaki adaya saldıralım... evlerini yıkalım... böylece hem çimento
satışlarımız artar hem de buzdolabı satışlarımız patlar. ekonumik krizi
de atlatır yeni yeni fabrikalar açarız.
iyi bir sebep bulmuşlar. "karşı adanın kralı bizi yokedecek" diye birşeyler uydurmuş, halkı da buna inandırmışlar.
diğer adaya saldırmışlar... milyonlarca insan öldürmüşler.
herkes suçu diğer adanın kralına yüklemiş.
ama kimsenin aklına bay john ve bay smith'i açgözlü bir canavar haline getiren "parayı" suçlamak gelmemiş.