wWw.pAyLaŞıM11.cOm
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

wWw.pAyLaŞıM11.cOm

PAYLAŞ_PAYLAŞA_BİLİRSEN...
 
AnasayfaKapıLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 Metafizik Kaynaklara göre

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Admin
(YÖNETMEN)
(YÖNETMEN)
Admin


Erkek Mesaj Sayısı : 384
Yaş : 29
Nerden : FeNerBahÇeden
Lakap : sErKaN11
PAYLAŞIM :
Metafizik Kaynaklara göre Left_bar_bleue411 / 100411 / 100Metafizik Kaynaklara göre Right_bar_bleue

REP\'İM :
Metafizik Kaynaklara göre Left_bar_bleue341 / 100341 / 100Metafizik Kaynaklara göre Right_bar_bleue

PUAN\'IM :
Metafizik Kaynaklara göre Left_bar_bleue67 / 10067 / 100Metafizik Kaynaklara göre Right_bar_bleue

TAKIM : Metafizik Kaynaklara göre Fb
HAYVANIM : Metafizik Kaynaklara göre Hareketli-kedi
BAYRAĞIM : Metafizik Kaynaklara göre Bayrak
Kayıt tarihi : 03/06/08

Metafizik Kaynaklara göre Empty
MesajKonu: Metafizik Kaynaklara göre   Metafizik Kaynaklara göre Icon_minitimeÇarş. Haz. 04, 2008 8:42 am

Metafizik Kaynaklara Göre 3. Dünya Savaşı

Bugün metafizik konularla ilgilenen birçok araştırmacının ifade ettiği
Armegedon (Kıyamet savaşı) Muharref Tevrat kaynaklı bir komplo teorisi
mi?.. Hakikat payı olabilir mi?.. Ya da sadece ``Ya tutarsa cinsinden
bir kehanet mi?..
Bu harbe, binlerce yıllık ezoterik geleneklerle ‘’Tek Dünya
İmparatorluğu’’ kurma yeminiyle hareket eden Meciddun dağlarındaki
Yahudiler neden olduğu için “Hermeciddun Harbi” denmektedir. Gerek
Afganistan gerek Çeçenistan, gerekse Irak’taki (BABİL) bütün harpler;
aslında insanlık aleminin henüz farkında olmadığı bu 3. Dünya
Savaşı’nın cepheleridir.

MEGİDDO’’ KIYAMET SAVAŞI BAŞLADI?

Bugün metafizik konularla ilgilenen birçok araştırmacının ifade ettiği
Armegedon (Kıyamet savaşı) Muharref Tevrat kaynaklı bir komplo teorisi
mi?.. Hakikat payı olabilir mi?.. Ya da sadece ``Ya tutarsa cinsinden
bir kehanet mi?.. ‘’

Dünya -enteresan- vakitleri yaşıyor.. Her haliyle yeni bir dönem
yaşandığı anlık değişen hava koşullarından bile belli oluyor... Peki
dünya da bu yeni dönem de - kimilerine göre 21. Yüzyıl kimilerine göre
insanlık aleminin 23. Kategorisiyeryüzüne kimin veya kimlerin
kervanları geliyor ki, bir çok şair o bahar kervanının kokularını daha
şimdiden aldığını ifade etmiştir. Öyle ki; bahar gelmeden çiçeklerin
kokusunu alabilen gönlüyle soluyan insanlar hala var aramızda ...

Öncelikle şunu belirtmek isterim; “İlahi Mehdi beklentisinden vites
atarak “Siyasi Mehdi” yapılanmasına soyunan Siyonizm’in ‘’Tek Dünya
İmparatorluğu’’ yeminiyle başlattığı savaşa kimseyi ikna etmek
iddiasında değilim. Bunlar şahsımın ‘’Bir Türkiye Sevdalısı’’ olarak
araştırmalarım neticesinde ortaya çıkardığım çalışmalardır. Dileğim
kendi fikir hayatımda yaptığım çalışmalarımı insanlarla paylaşımından
ibarettir. Bu amaçla evveliyatlı olarak bu konunun üç büyük dinin
içinde özetle nasıl geçtiğine değineceğim... Bunu verirken bu konuda
kaynak gösterilerek aktarılmış hadislere az da olsa gireceğim.. Zira
‘’Beyefendi olayları kendi zaviyenizden görmüşsünüz...’’ suçlamalarıyla
muhatap olmak istemiyorum. Zaten aslına sadık kalmış İncil ve Tevrat da
her şeyin çok açık olduğunu bilenler biliyor (!) İlahi kitaplara bile
dezinformasyon (yanlış yönlendirme) yapabilenlere söylenebilecek
sözleri sizlere bırakıyorum...

“Esrarname” rumuzlu gizli bir eseri ruh kardeşliğiyle bizlere aktaran
muhterem bir heyetle birlikte gelin bu MEGİDDO- 3. DÜNYA SAVAŞINI
metefizik kaynaklara göre birazcık açmaya çalışalım:

METAFİZİK KAYNAKLARA GÖRE

HERMECİDDUN, 3. DÜNYA SAVAŞI MI?!

“Canavar mevcut idi ve mevcut değildi...”

Hz. İsa

KADER’E YAZILMIŞ ANCAK HENÜZ YAŞANMAMIŞ HADİSELER

“Canavar mevcut idi ve mevcut değildi” Hz. İsa’ya ait bu sözler kaderin
geçmiş ve gelecek boyutlarını görebilen insanların söyleyebileceği
iddialı ifadelerden biridir. Allah ancak sevdiği ve seçtiği insanlık
alemini terbiye edici olarak gönderdiği peygamberlerine bu olağanüstü
mesajları vermeleri hususunda izinli kılmıştır. Bir nevi zamanın izafi
yönünü de ifade eden bu sözler; insanlık aleminin bunalıma girdiği
dönemlerde peygamberler veya onların varisleri alimler tarafından
“zihni olgunluğa ermiş” misyon sahibi insanlara aktarılmak üzere
bellekten belleğe aktarılmıştır. Bunların bir kısmı inanan insanların
yılmamaları için müjde mahiyetindeyken; bir kısmı da inançtan uzaklaşan
insanları korkutup kendilerine disiplin vermek içindir.

Konuya girerken öncelikli olarak günümüzde ortaya çıkan güdülerinin
peşinde koşturulan toplumların pek farkında olmadığı Hermeciddun (3.
Dünya Savaşı)’na dikkatleri çekerek başlayalım.

GELECEKLE İLGİLİ SIRLAR

Yeryüzüne, Bakara suresinde de geçen iki melekle indirilmiş “Harut ve
Marut”, gizemli bir ilimden bahsedilir. Bu ilmi iyi niyetli insanlar,
insanların psikolojik yapılarını düzenlemek için kullanırken; kötü
niyetli olanları ise onları kontrol altında tutmak, kendi histerik-
doğmatik duygu ve düşünceleriyle idare etmek için kullanırlar.

Bu kötü niyetli insanlar “kahin”, “kohen” adı verilen bu insanlarla
geleceğe ait yıldızlardan ve fallardan aldıkları işaretlerle uluslar
arası stratejiler dahi çizerken, iyi niyetli insanlar da peygamberler
ve onların varisleri olan”pozitif enerji kuvvetleri” tarafından verilen
metafizik istihbarat verileriyle bu stratejilere karşılık verirler.

Yani aslında yeryüzünde mevcut olan fiziki mücadeleden çok metafizik
güçler savaşı mevcuttur. Bu metafizik savaşta bir cephe de “Şeytan,
habis cin ve kirli ruhlar ve efradı” kendilerine benzettikleri insansı
varlıklar varken; diğer cephede de “peygamberler, alimler , veliler ve
Hz. Hızır”ın terbiyesinden geçerek batın ilmi denen “derin ilme” sahip
insanlar yer almaktadır.

Araştırdığımız konunun daha iyi anlaşılması için yaptığımız bu girişten
sonra; şimdi de Hermeciddun adı verilen 3. Dünya Savaşı’nın Peygamber
hadislerinde nasıl yer aldığına bakalım;

Bu konuda öncelikli olarak, Hz. Muhammed’in sahabelerinden Ebu
Hureyre’nin bildirdiği hadis dikkatimizi çekiyor. Bu hadis, hadis
üstatları olarak tanınan ve tüm İslam aleminde bu konumları üzerinde
ittifak edilen Buhari ve Müslim’in derledikleri hadislerde arasında da
yer alıyor :

Ebu Hureyre diyor ki; “Peygamberimiz bir gün sabah namazını kıldı,
sonra hutbe mahalline çıkıp öğle namazı kadar bize açıklamalarda
bulundu. Sonra indi ve öğle namazını kıldırdı. Sonra tekrar minbere
çıkıp ikindi namazı vaktine kadar açıklamalarına devam etti. İkindi
ezanı okununca ikindi namazını kıldık. Sonra yine minbere çıkıp bu defa
güneş batıncaya kadar açıklamalarını devam etti. Bu açıklamalarında
dünyada bütün olmuş ve olacak bir takım olayları bizlere haber verdi.
Bunları hem öğretti hem de ezberletti.”

Ebu Hureyre’nin de belirttiği gibi insanlığın en kamili ve son
Peygamberi Hz. Muhammed “ilahi izine tabi bakışlarıyla” gelecekte
yaşanacak olayları görüp biliyordu. O yolundan sadakatle gidecek, sır
taşıyabilecek kimseler vasıtasıyla bu bilgileri onlara kuşaktan kuşağa
aktarmıştır. Fakat bu hadîsleri bütün peygamber dostları değil de ancak
bazı sahabeler saklayıp kendisinden sonrakilere liyakat ölçüsüne göre
aktarmışlardır. Zaten kendileri de bütün sahabelerin olduğu bir ortam
da değil; kendisinin seçtiği bir kısım sahabeye bu bilgileri anlatmıştı.

Bu hadisi şeriflerde olmuş ve olması “Allah’ın izniyle” muhtemel birçok
meseleye genişçe girmek istemiyoruz. Bu malumunuz haddi aşmak olur.
Ancak bu kaynaklardan da istifade ederek üzerinde durduğum asıl konuya;
Muharref Tevrat’a göre “Armagedon”; İslami litaratüre göre ise
“Hermeciddun” olarak adlandırılan 3. Dünya Savaşına dikkatlerinizi
çekmek istiyorum.

HERMECİDDUN 3. DÜNYA SAVAŞI MI?

Peygamber dostlarından Huzeyfe, bu savaşla ilgili olan aşağıdaki hadisi
; Ebu Hureyre’nin yanısıra Hz. Ali ve İbn-i Abbas’ın da bildirdiğini
ifade etmiştir.

Bu üç sahabenin bildirdiği hadis:

“Ahirzaman’ın harbi cihan harbidir. Çok kimselerin öldürüldüğü iki
büyük harbden sonra bir üçüncüsü daha olacak. İkinci cihan harbinin
ateşini yakan (başlamasına sebeb olan) “Büyük Reis” künyesinde bir
adamdır...” (El- Mehdiy-yul Muntazar Alel Ebvab)

Bu tarz hadisleri değerlendiren araştırmacılar, Peygamber Efendimizin
bedenen vefatından sonra yeryüzünde üç büyük dünya savaşının olacağını
işte bu hadise dayandırmaktadırlar. İlk iki harbin çok büyük olup
bunlarda çok kimselerin öleceğini, üçüncü harbin ise her ne kadar bir
cihan harbi olsa da evvelki iharpler kadar can kaybına mal olmayacağını
iddia etmektedirler. Buna delil olarak da ilk cümleyi gösteriyorlar,
yani “Çok kimselerin öldürüldüğü iki büyük harbden sonra...” cümlesi
ki; cümlenin yapısından üçüncüsünün –insan zayiatı açısından- daha
küçük çapta olacağı anlaşılmaktadır. Ancak sonuçları açısından en büyük
savaş olacağını ilerleyen bölümlerde karşılıklı olarak anlamaya
başlayacağız. Netpano.com

Hadisin bir diğer yorumu ise; üçüncü harp diğerlerine iki büyük harbe
oranla daha küçük olacak ve fazla kimse ölmeyecektir. Bunun nedeni de
geçtiğimiz asırda gerçekleşen iki cihan harbinde dünya milletleri iki
gruba ayrılmış ve her iki grupta da yer alan onlarca devlet birbiriyle
savaşmıştı. Halbuki asrımızda gelişen harp de dünya devleri birleşerek
bir tek yeri vurmaktadırlar. Bu teşhisimize de destek olarak da M.
Tevrat’ın İşaya Bölümünde (13/1-6) kısmında yer alan ‘’Bir araya
getirilmiş BİRİKMİŞ MİLLETLER ülkelerinin (dünyaya korku salmak
amacıyla meydana getirdiği) kargaşa ve gürültü! Orduların Rabbi cenk
için orduyu yokluyor, bütün memleketi viran etmek için. Rab ve
gazabının silahları uzak bir diyardan göklerin ucundan (uçaklar ve
füzeler kastediliyor) geliyorlar’’ metni verebiliriz. Bu savaş için
kullanılan “BİRİKMİŞ MİLLETLER” tabirini incelediğimizde içersinde bir
çok Yahudi kişi ve kuruluşun kurucu üye olarak görev yaptığı Birleşmiş
Milletler Örgütü olarak karşımıza çıkması ne kadar ilginç değil mi?
Binlerce yıl önce bahsedilen bir organizasyon ve stratejiler dünya uyku
dönemindeyken nasıl da gerçekleştirilmiş...

Üstelik 11 Eylül saldırılarının ardından start alarak ilk cephesi
Afganistan’da açılan bu savaşın ateşi anıda Irak’ı sararak alevlendi.
Şimdi de sırada İran ve Suriye var. Bu Birikmiş-Birleşmiş Milletler
gücü altında bu savaşa ya direkt ya da el altından destek veren bir çok
ülke var. Yani ortada tek millet (Türk ve İslam alemi) karşısında da
tıpkı Haçlı Orduları döneminde olduğu gibi birden fazla devlet gücü
var. Tıpkı Türk ve İslam kumandanlarının tarih boyunca Avrupa
devletlerinden derlenmiş ordularla Kudüs için mücadele ettikleri gibi;
bu insanlık savaşında da Yahudi lobileri tarafından kontrol edilen
karma ırklardan oluşan ABD ordusunun yanı sıra bir çok Avrupa
devletinin ordusu kullanılmaktadır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://paylasim11.yetkin-forum.com
Admin
(YÖNETMEN)
(YÖNETMEN)
Admin


Erkek Mesaj Sayısı : 384
Yaş : 29
Nerden : FeNerBahÇeden
Lakap : sErKaN11
PAYLAŞIM :
Metafizik Kaynaklara göre Left_bar_bleue411 / 100411 / 100Metafizik Kaynaklara göre Right_bar_bleue

REP\'İM :
Metafizik Kaynaklara göre Left_bar_bleue341 / 100341 / 100Metafizik Kaynaklara göre Right_bar_bleue

PUAN\'IM :
Metafizik Kaynaklara göre Left_bar_bleue67 / 10067 / 100Metafizik Kaynaklara göre Right_bar_bleue

TAKIM : Metafizik Kaynaklara göre Fb
HAYVANIM : Metafizik Kaynaklara göre Hareketli-kedi
BAYRAĞIM : Metafizik Kaynaklara göre Bayrak
Kayıt tarihi : 03/06/08

Metafizik Kaynaklara göre Empty
MesajKonu: Geri: Metafizik Kaynaklara göre   Metafizik Kaynaklara göre Icon_minitimeÇarş. Haz. 04, 2008 8:42 am

SIRLAR VE IRAK SAVAŞI

Büyük İsrael Stratejistleri Kohenler tarafından yürütülen ve günümüzde
ciddi bir direnişle karşılaşan bu savaşın Irak ayağıyla ilgili olarak
derlediğimiz diğer hadislere göz attığımızda, yaşadığımız bir çok olaya
şahitlik yapıyoruz.

Bu benzerlikleri yine hadislerden aktararak takip edelim:

Ebu Nadre dedi ki; bir gün Cabir’in yanında idik, bize dönerek
Peygamber Efendimizden öğrendiği şu şözleri bize aktardı: “Öyle bir
zaman yaklaşıyor ki, Irak ahalisine ne bir dirhem, ne de bir ölçek mal
sevk olunmayacak ”

Bunun üzerine bizler de dedik:

- Bu kimden dolayı olur”.

- “Acemler (Arap olmayanlar) bunu engellerler dedi. Sonra da sözlerine
devam ederek, “Şam ahalisine bir dinar, sevk olunmayacak” Dedi.

- Peki, bu kimden dolayı olur” dedik.

- “Rumlar’dan dolayı” dedi. Sonra kısa bir müddet sustu...

(Et-Tac, Ali Nâsıf el-Hüseyni)

Bir kere Hz. Cabir’in atfedilerek anlatılan bu hadisi incelemeden önce
o zaman itibariyle adı geçen yerlerin coğrafi manada bugün hangi
konumda ifade edildiğini bilmemiz gerekiyor. Hadîste geçen Şam’dan
kasıt o gün itibariyle sadece bugünkü Şam şehrinin ihtiva ettiği
sınırlar değildir. Çünkü şu anki Şam şehrinin ismi o zaman “Dımeşk”
idi. Ve o zamanlar bu beldeden bahsedilirken “Filistin ve Şam şehrinin
civarı kastedilirdi. Yani sınırlar bugünkü gibi cetvelle çizilmemişti
(!)

Eğer meseleyi doğru anlayabilip, hareket edecek olursak bu hadiste
gösteriyor ki; önce Irak’a ve daha sonra Şam ve Filistin bölgelerine
bugünkü politik ifadeyle ambargo uygulanacak. Sonuçta Irak ve
Filistin’deki ambargolar gerçekleşmiştir.

Diğer taraftan, Irak halkına yapılan ambargoları biliyoruz ama Filistin
halkına yapılan ambargolardan dünya yıllardır habersiz. Televizyonların
lütfettiği kadarıyla Filistin halkı İsrail halkına karşı bol bol taş
atan, sapan kullanan ve intihar eyleminde bulunan bir millet olarak
gösteriliyor. Oysa İsrail özellikle su hususunda bu ambargoyu
gerçekleştiriyor. Kendileri menba sularıyla havuz sefaları yaparken;
Filistin halkına ancak kap kaçak ve çamaşır yıkamada kullanılacak suyu
içecek suyu olarak lütfediyor. Ayrıca insani yardım kuruluşlarının
getirdikleri dışında yenilebilir erzak dışında bir çok gıda maddesi
hayal dahi edilemiyor. Özellikle kullanma suyunun içme suyu olarak
Filistin halkına verilmesinden dolayı bir çok hastalık bölge insanın
maalesef kaderi olmuş durumda.

GENERAL RİCHARD MAYERS KENDELİ TOPAL ADAM MI?

Aşağıda vereceğimiz hadiste ise batıdan gelen bu sarı sancaklıların
komutanı tarif edilmekle. Ayrıca bu savaşın ilk adımı olan “Talikan”a
yani bugünkü Afganistan’a yapılan operasyona ve onun başındaki kişiye
dikkat çekilmekte.

’....Batı tarafından gelen sancaklılar ki, onların başında Kendeli topal bir adam vardır”.

“Ahir zamanda gelecek Mehdi’nin işareti; Batı tarafından gelen
sancaklılardır ki, onların başında Kendeli topal bir adam vardır”.
(Naim bin Hammad Kitab-ul Fiten, s. 205)

Afganistan’a yapılan harekatı bütün dünyaya ilan etmek için Amerikalı
General Richard Mayers, sakatlığını bahane göstererek tekerlekli
sandalye ile dünya medyasının önüne çıkmış ve Afganistan operasyonunu
haber vermiştir. Ayrıca harekata katılan kimselerden bir çoğunun da bu
savaş yüzünden sakat kalacağı şeklinde yorumlar da mevcuttur.

İNCİL’DEKİ İŞARETLER...

İncil’de “Vahy-i Yuhanna” bölümünde gelecekte yaşanabilecek bazı
olaylara işaretler bulmaktayız. Bu işaretlere göre Hz. İsa semaya
çıkarıldıktan sonra havarilerinden Yuhanna’ya görünmüş ve ona “Yedi
kiliseye yedi mektup” yazmasını emretmiştir. Bu mektuplarda gelecekte
yaşanacak bazı olaylardan bahsedilmiştir. Bunu ifade için 1. Bab’ın 1
ve 3. pasajlarında şöyle denmektedir:

“İsa Mesih`in vahyidir. Yani yakında mutlaka vuku bulacak şeyleri kendi
kullarına göstermek üzere Allah’ın ona verdiği ve kendi meleği
vasıtasıyla gönderip, kulu Yuhanna’ya beyan eylediği vahyidir. O dahi
Allah’ın kelamına ve İsa Mesih’in cümle gördüğü şeylere şehadet eyledi.
Ne mübarektir bu nübüvvetin sözlerini okuyan ve dinleyip de içinde
yazılmış olan şeyleri ezber edenler. Zira vakit yakındır”.

Bu girişten sonra başka bir bap; 22. Bab’ın 6.- 7. ve 20- 21. pasajlarında ise şu ifadeler yazılıdır:

“Ve (İsa) bana dedi ki; “Bu sözler sadık ve haktır. Ve mukaddes
peygamberlerin Allah’ı Rab, yakında mutlaka meydana gelecek şeyleri
kullarına göstermek maksadıyla kendi meleğini sözcü olarak gönderdi...
Ne mübarektir bu kitabın nübüvvet sözlerini ezber eden kimse”...

Ve elinde “Yedi tas tutan yedi melek”ten biri gelip bana şöyle hitap etti:

Gel... “Sular üstünde oturan ve dünya liderleri onunla zina edip, bu
zinanın sarhoşluğuyla yeryüzünün kendinden geçtiği o “Büyük Fahişe”
aleyhinde olan hükmü sana göstereyim” diyerek ruhsal bir yolculukla
beni bir yere götürdü. Ve yedi başı ile on boynuzu olan, üzeri Allah’a
karşı şirk koşan isimlerle dolu kırmızı bir canavara binen bir kadın
gördüm. O kadın, erguvânî ve kırmızı bir kıyafet giymişti. Ve elinde
içinde pislik ve meni karışımı bulunan mücevharetlerle süslü bir altın
kasesi olup, alnı üzerinde ise “Sırrı Büyük Babil ! Yeryüzü
Fahişelerinin ve Kötülüklerinin Anası” diye yazılı bir mühür vardı.

Ve o kadını kutsal insanların ve İsa’nın şehitlerinin kanı ile
kendinden geçmiş halde buldum. Ve onu gördüğümde o kadar çekindim ki!...

Melek bana dedi ki:

“Ne için çekindin? Kadının ve onu götüren “yedi başlı ve on boynuzlu
canavarın” sırrını ben sana söyleyeceğim. Gördüğün canavar “mevcut idi
ve mevcut değil idi”. Ve günü gelince o oradan çıkacak ve
mahvolacaktır. Ve yeryüzünde olup isimleri dünya kurulduğundan itibaren
“hayat kitabında” yazılmış olmayan kimseler de gün gelip yeryüzüne
geldiklerinde o canavarı görecekler ve (icraatları karşısında) çekinip,
utanacaklardır. (Tabi ki) Bu durum sırrı ve hikmeti anlayabilenler
içindir!..

“Yedi baş”, o kadının üzerinde oturduğu yedi dağ ve yedi liderdir.
Bunların beşi düşmüş ve biri mevcuttur. Ve öbürü daha gelmedi (yani
yedincisi), geldiği zaman az müddet kalması gerektir. Ve o mevcut olmuş
olan ve mevcut olmayan (yani kaderde gözüken ancak daha henüz
yaratılmamış olan bir diğer) canavar da sekizincidir. Ve yediden de
olup onlar gibi mahvolup gidecektir.

Ve gördüğün (o) on boynuz, on lider olup daha saltanatı ele almadılar
ise de; canavar ile beraber bir saat kadar liderler gibi hükümeti ele
alırlar. Bunların maksadı bir olup kuvvet ve hükümetlerini canavara
(şeytani hükümranlığa) teslim ederler. Bunlar kuzu ile savaşa
girdiğinde; kuzu onlara galip gelecektir.

Çünkü Allah Mülkün sahibidir.. Ve onunla beraber olanlar bu davanın davetlileri (seçkinleri) tabileri ve sadıklarıdırlar.

Ve bana (yine o Melek bana) dedi ki; “senin gördüğün ve fahişenin
üzerlerinde oturduğu sular; kavimler, “Cemaatlar, milletler ve onların
kullandığı lisanlardır (iletişim kaynakları) ”.

Ve canavar üzerinde gördüğün on boynuz, fahişeye öfke duyup edip onu
perişan ve çıplak edecek. Ve onun etini yiyip, onu ateşte
yakacaklardır. Zira Allah’ın sözleri tamam oluncaya kadar, Allah’ın
kalplerine koyduğu kendi isteklerini icra etsinler. Ve istekleri bir
olup saltanatlarını canavara teslim edeler..

Ve o gördüğün kadın dünya liderleri üzerine saltanat kuran o büyük şehirdir”.

Yukarıdaki pasajları incelediğimizde meleğin önce ruhi bir alemde
Yuhanna’yı bazı mekanlara taşıdığını görüyoruz. Bu mekan soyut bir
mekan. Her şeyin gizli bir manası olduğu anlaşılan bu mekanda daha
sonra melek bunların ne manaya geldiğini açıklıyor. Ve birkaç yerde
henüz hayat kitabına yazılmamışlarında bu çirkefliği göreceklerin
çekinip, utanç duyacaklarını ifade etmektedir. Ancak işin sonunda
sekizinci canavarında ortadan kaldırılmasıyla Allah’a sadık kulların
galip geleceği müjdelenmektedir.

Ayrıca burada verilen bir çok benzetme örneğin, “Yeryüzü onun zinasının
şarabıyla kendinden geçtiği Büyük Fahişe” nin bir çok araştırmacı
tarafından uluslararası film stüdyolarda gerçekleştirilen çekimlerle
dünyaya fuhuş sektörünü pompalayan ve bu işin öncülüğünü yapan
Amerika’nın kast edildiği ifade edilmektedir.

Amerika şahıs planında bir çok hadiste, temsili olarak anlatılarak,
zinakar bir varlık olarak tasvir edildiği gibi; İncil’de de aynı manada
“zeminin sekenesi onun zinasının şarabıyla mest oldukları büyük fahişe”
diye isimlendirilmiştir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://paylasim11.yetkin-forum.com
Admin
(YÖNETMEN)
(YÖNETMEN)
Admin


Erkek Mesaj Sayısı : 384
Yaş : 29
Nerden : FeNerBahÇeden
Lakap : sErKaN11
PAYLAŞIM :
Metafizik Kaynaklara göre Left_bar_bleue411 / 100411 / 100Metafizik Kaynaklara göre Right_bar_bleue

REP\'İM :
Metafizik Kaynaklara göre Left_bar_bleue341 / 100341 / 100Metafizik Kaynaklara göre Right_bar_bleue

PUAN\'IM :
Metafizik Kaynaklara göre Left_bar_bleue67 / 10067 / 100Metafizik Kaynaklara göre Right_bar_bleue

TAKIM : Metafizik Kaynaklara göre Fb
HAYVANIM : Metafizik Kaynaklara göre Hareketli-kedi
BAYRAĞIM : Metafizik Kaynaklara göre Bayrak
Kayıt tarihi : 03/06/08

Metafizik Kaynaklara göre Empty
MesajKonu: Geri: Metafizik Kaynaklara göre   Metafizik Kaynaklara göre Icon_minitimeÇarş. Haz. 04, 2008 8:42 am

Daha detaylı olarak bunun sebebi şu şekilde açıklanmaktadır: Amerika
kelime itibariyle müennes (dişi) olduğu gibi, zaten kendileri de
başında adeta boynuzları olan ve “Hürriyet Anıtı” heykeliyle ülkelerini
temsil etmektedirler. Yıllardır Siyonizm’in güdümünde hareket eden
uluslararası Amerikan kurum ve kuruluşları bütün dünyada
“özgürlük-çağdaşlık-moderlik” sloganları altında fuhşu ve her türlü
sömürüyü teşvik ederek hakimiyetini kurmuştur.

“Ve o gördüğün kadın dünya melikleri üzerine saltanat eden o büyük
şehirdir” cümlesi “fahişe kadın” olarak tabir edilen bu şeyin,
hakikatte bir devlet olduğunu açıkça göstermektedir.

Kadının alnı üzerinde “Sırrı Büyük Babil. Yeryüzü Fahişelerinin ve
Kötülüklerinin Anası...” diye bir isim yazılı olması ise; yer yüzünde
işlenen fuhuşa ve bu sektörün gün geçtikçe çoğulan insanları
dinlerinden imanlarında ederek; siyasi ve ekonomik sağlıklı bir toplum
olamamalarına sebep olmasından dolayıdır. Kadının temsil ettiği
Amerika, burada olduğu gibi diğer bir takım kaynaklarda da ; “BÜYÜK
BABİL” şehri olarak adlandırılmaktadır.Yine, bu metinlerde Amerika’nın
o zamanın Babil’i gibi zengin ve kralı Zalim Nemrut gibi fuhşu teşvik
eden bir hükümet olduğuna dair benzerlikler bulabilmekteyiz.

Fakat hahamların ve papaların “kara büyüsüne” kapılmış başta Amerika
olmak üzere Hıristiyan alemi, bu ifadelerin mitolojik havasına kapılıp
manalarını çözemediği için, bu pasajlarda geçen şehri tarihi Babil
şehri zannederek Irak’ı vurmaktadır. Vurdukça da başındaki liderler
kendilerini, dünyayı Babil’in fesadından kurtaran Evanjelist bir
‘’kahraman’’ olarak görmektedir.

Aşağıda geleceği üzere şu anki Evanjelist Amerikan yönetimi Babil’in
yıkılacağını haber veren İncil’in ayetlerine göre hareket ettiklerini
zannetmektedirler!.. Aslında dünyayı ekonomik ve sosyal bir buhrana
sürükleyen, fuhşa teşvik ederek insan asli üstün varlık yapısınhı bozup
hayvanileştirenin olduğunun farkında değiller. Tıpkı “Şeytan’ın
kendisini kuşattığı insana kendisi inkar ettirmesi gibi” aciz ve
ahmakça bir durum var karşımızda. Ne yazık ki bu ahmaklıktan dolayı tüm
dünya bedbaht bir dönemi yaşıyor.

7 DAĞ G7 Mİ?..

Yukarıda geçen, “kadının üzerine oturduğu yedi dağ, yedi lider” ifadesi
görüşlerine başvurduğumuz heyet tarafından güçlerini Amerika’nın
çıkarlarına kullanan uzun süre “ G-7 “ namıyla bilinen yedi büyük
devlete ve reislerine; Dünya liderlerinin , bahsi geçen kadınla zina
etmesinin ise, Amerika’nın yer yüzündeki icraatlarına destek vermeleri,
onun her türlü emperyalist hareketlerine ortak olmalarına işaret
ettiği’’ şeklinde ifade edildi.

Konuyla ilgili diğer açıklamalar ise şöyle;

“Mukaddesler”den kastedilen : “Allah’a karşı gelmekten, cinsel
sömürüden ve bütün büyük günahlardan kendini koruyan gerçek iman sahibi
kimseler...

“Mukaddeslerin kanıyla mest olmak”: Amerika’nın bu samimi gerçek
Müslüman gruplara, insanları fiziken ve psikolojik olarak hayattan
uzaklaştırması. Ve bununla korku salarak övünmesi...

“Fahişenin üzerine oturduğu lisanlar”: ise kendi çıkarına yönlendirdiği bütün “Medya Tekelleri...”

“Kadının bindiği canavar” : İleride izah edileceği üzere ABD’nin ve
Siyonizm’in gücünü kullandığı Birleşmiş Milletler Örgütü, (M.
Tevrattaki ifadesiyle Birikmiş Milletler/ İşaya 13/1-6).

Çalışmalarımız bu aşamaya gelmişken burada bir parantez açmayı lüzumlu
görüyorum. Biliyorsunuz uzun süre bilinen adıyla G-7 (Gelişmiş 7 Sanayi
Ülkesi) Haziran 1997’den itibaren Rusya’nın da katılımıyla G-8 olarak
adlandırılmaya başlandı.

ADADAKİ CANAVAR İNGİLİZ İSTİHBARATI MI!..

Tarihin kurumsal manada ilk İstihbarat teşkilatlarından biri de
İngilizlere aittir. Bu yönüyle birçok ülkeye ait o ülkelerin
kendilerinde dahi olmayan arşivlerine sahiptirler. Buna Osmanlı Gizli
belgeleri de dahil. Hatta MOSSAD’ın ve CIA’nın de kadrosunu İngiliz
İstihbaratı yetiştirmiştir ki, bir yönüyle boynuz kulağı geçmiş ortaya
ve dünyaya şirketler ve vakıflarla kamufle olmuş fesat komiteleri
yayılmıştır. Bu konuda hazırladığımız petrolle ilgili kitaplarımızda
gerekli açıklamaları ve dokümanları sizlerle paylaştık.

Bu açıklamanın sonrasında konuyu bu defa İncil’in “Ada’daki Canavarla”
ilgili işaretlerine getirmek istiyorum. Bakınız, İncil, 13. Bab’da ise
bu canavarın (zulmün merkezi) denizden çıkacağı nasıl temsillerle
anlatılmış.

“Ve denizin kumu üzerinde durdum. Yedi başı ve on boynuzu ve boynuzları
üzerinde on tacı ve her bir başı üzerinde “şeytan isimleri” bulunduğu
halde “Denizden çıkan bir canavar” gördüm. Ve o gördüğüm canavar
kaplana benzeyip, ayakları ayının ayakları gibi ve ağzı aslan ağzı
gibiydi. Ve (yukarıda bahsi geçen/Amerika) ejder ona kendi kuvvetini,
tahtını verdi. Ve onun başlarından birini ölecek derecede yaralı
gördüm. Ve onun yarası ejderin çabasıyla iyi oldu. Ve bütün yeryüzü
canavardan çekinip ardından giderek, canavara güç veren ejdere secde
kıldılar.

Ve canavara dahi secde ederek; “Bu canavara benzer kim varsaonunla kim
mücadele edebilir?” dediler. Ve ona büyük küfür söyleyen bir ağız
verilip, ona kır kiki ay istediğini yapacak kadar kudret verildi.

Ve ona; “her kabile, lisan ve millet üzerine hükmetme” gücü verildi. Ve
ismi kuzu ‘Allah’a samimi ve sadakatle bağlı olanlar) dışında hayat
kitabında isimleri geçenlerin cümlesi (onunla mücadele etmedikleri
sürece) ona secde kılacaklardır.

Kulağı olan işitsin! Esirliğe götüren esirliğe gider. Kılıçla katl
edenin kılıçla katl olunması gerektir. Mukaddeslerin sabrı ve imanı
bundadır”.

İncil’de yer alan bu işaretleri incelediğimiz de; “Canavarın denizden
çıktığı” ifadesini mercek altına almamız gerekiyor. Canavar denizde
dendiğinde “emperyalizm” canavard olduğuna göre; Yeryüzünde bu konuda
çok kan akıtıp, devletler yıkmış, halkı birbirine kırdırmış bir devlet
aramamız gerekiyor.

Tabii askeri ve siyasi tarihi tarafsız gözle tetkik ettiğimizde
devletler için oluşturduğumuz karne de en çok kırık (bir ada ülkesi
olduğunu da dikkate alarak) İNGİLTERE olarak karşımıza çıkıyor.

Ayrıca bir çok dinde sözü edilen kıyamet alametlerinden sayılan Deccal
bahsini hepimiz biliriz.Bunun yanında İslam alimlerinden “Temim-i Dari”
tarafından bildirilen hadiste de ” “Deccal’ın bir adada bulunduğu”
ifade edilmesi; İngiltere’ye daha dikkatli değerlendirmemizi sağlıyor.

Bu haberin İngilizlere ait olmasının tarihi bir sırrı da şudur ki;
İngilizler o zamanda medeniyette geri ve vahşi bir millet oldukları
halde daha sonra gittikçe medenileşip kuvvetlendiler. Nihayet Amerika
kıtasına kadar nüfuzlarını arttırıp orada Amerika Birleşik Devletlerini
kurdular. 2. Dünya Savaşından sonra ise Fransa, Rusya ve Çin’le beraber
Birleşmiş Milletleri kurup Amerika’yı onun başına getirdiler. Yani
Amerika bir robot gibi İngiliz Entelijansiyası (İstihbaratı) tarafından
yetiştirilen ve sonra da idareyi onlara kaptıran Siyonist kadrolar
tarafından “mankurtlaştırılmış bir gladyatör” gibi tüm dünyaya gücünü
kabul ettiriyor.

Hem bu ayetlerde İngiltere ve Amerika’ya hakimiyet kuvvetini veren
Siyonist Yahudi milletinden de “Ejder” unvanıyla bahsedilmektedir.
“Zaten Yahudiler de “Protokolat” namındaki kitaplarında kendilerini ve
dünyayı idare eden hahamın LİDERLİK ettiği gizli hükümetlerini; ejder
suretinde tasvir etmektedirler!..”

Ve bu yüzden İngiltere yakın bir gelecekte sular altında kalarak adeta bir köy kadar kalabilir Allahualem…

FIRAT’IN SUYU ÇEKİLDİĞİ ZAMAN

Yukarıdaki babların devamında ise bizim ve Ortadoğu halkları için adeta
“can damarı” hükmünde olan Fırat Nehri’nin esrarı ortaya çıkıyor.
Pasajı inceleyecek olursak:

“Ve altıncı melek tasını büyük Fırat Irmağı üzerine boşalttığında onun
suyu çekildi. Tâ ki Doğu’da olan meliklerin yolu açılsın. Ve ejderin
ağzından ve canavarın ağzından ve yalancı peygamberin ağzından,
“kurbağalar gibi üç pis ruh” un çıktığını gördüm.

Bunlar alametler gösteren cin ruhları olup, yeryüzünün ve bütün
dünyanın liderlerini, büyük gününün cenginde savaşmak için toplamaya
giderler. “...Ne mübarektir uyanık durup çıplak kalmayan ve ayıbı
görünmemesi için Allah’a sarılan kimse!.”

Ve onlar -İbranice ARMECİDDUN- HERMECİDDUN YERDE TOPLANDILAR!..

Dikkat edilirse bir çok hadiste olduğu gibi burada da Fırat Nehri’nin
suyunun çekileceğinden bahsediliyor. Hadiste, Fırat’ın suyunun çekilip
altın bir dağ çıkaracağı ve insanların oraya toplanıp büyük bir savaş
çıkacağından bahsedilmektedir.

Biliyorsunuz Arzı Mevud toprakları olarak da İsrael devleti tarafından
gösterilen Fırat’ın geçtiği bu coğrafya da; gerek barajların
yapılmasıyla ve gerekse iklim değişmesiyle her geçen gün bu toprakların
değeri artmaktadır. Ayrıca gayet kesretli petrol ve diğer madenlerin
yataklarının burada boca bulunmasıyla (Bor, Toryum ve diğer madenler
fizibilite çalışmaları sonucu tesbit edilmiş olup detaylı raporlar
gizili tutulmaktadır) güçlü dünya devletlerinin gerek kurdukları takım
oyunlarıyla gerekse ferdi iştirakleriyle buradan pay kapabilmek için ne
ederece çalıştıkları kamuoyunun malumu. İstihbarat raporları ise pek
vehim ki kitabımızın bu bölümden sonraki bölümlerinde bu raporların
sağladığı verilerle durumu daha iyi analiz edeceğiz.Böylelikle fizik ve
metafizik istihbarat raporlarıyla 3. Dünya Savaşı’nın çıktığına siz
değerli okurlarımızı ikna ederek. Gelişecek hadiseler öncesinde almanız
gereken yeri ve görevi kendinizin tayin etmesine de katkıda bulunmuş
olacağımızı sanıyorum.

MECİDDUN DAĞINDA TOPLANACAKLAR

Bu hadiste “akid” olarak geçen rakamsal birim, “10” rakamına karşılık
geliyor. Bu durumu bilmemiz hadisi okurken aynı zamanda hesaplamayı
yapmamıza yarayacaktır.

“Hicretten 1400 sene sonraki akidlerden “iki veya üç akid say” -yani
hicrî 1420 ile 1430- . O vakit Mehdi çıkar ve bütün dünya ile harp
eder. Dalalete düşenler –Hıristiyanlar- ve Allah’ın öfkesine uğramış
olanlar (Yahudiler) ve münafıklar (İslam aleminin satılmış liderleri)
İsra ve Miraç beldesi olan Kudüs’teki “Meciddun Dağları”nda onun için
toplanırlar”. (Mehdîyy-il Meliki Li Küll-id Dünya Biemrillah-il Malik,
Kelde bin Zeyd, s: 216)
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://paylasim11.yetkin-forum.com
Admin
(YÖNETMEN)
(YÖNETMEN)
Admin


Erkek Mesaj Sayısı : 384
Yaş : 29
Nerden : FeNerBahÇeden
Lakap : sErKaN11
PAYLAŞIM :
Metafizik Kaynaklara göre Left_bar_bleue411 / 100411 / 100Metafizik Kaynaklara göre Right_bar_bleue

REP\'İM :
Metafizik Kaynaklara göre Left_bar_bleue341 / 100341 / 100Metafizik Kaynaklara göre Right_bar_bleue

PUAN\'IM :
Metafizik Kaynaklara göre Left_bar_bleue67 / 10067 / 100Metafizik Kaynaklara göre Right_bar_bleue

TAKIM : Metafizik Kaynaklara göre Fb
HAYVANIM : Metafizik Kaynaklara göre Hareketli-kedi
BAYRAĞIM : Metafizik Kaynaklara göre Bayrak
Kayıt tarihi : 03/06/08

Metafizik Kaynaklara göre Empty
MesajKonu: Geri: Metafizik Kaynaklara göre   Metafizik Kaynaklara göre Icon_minitimeÇarş. Haz. 04, 2008 8:42 am

Daha önceki araştırmalarımızda İncil’in ilgili metinlerinin dayanarak;
Meciddun Dağlarında Yahudi ve evenjalist komitesinin başı çektiği
Küresel Kraliyetçilerin, Müslümanlar için toplanacağını belirtmiştik.
Bu savaş, Yahudilerin Meciddun’a hakim olabilmeleri için bizzat
kendileri tarafından çıkarılan bir harptir.Yani Yahudiler Kudüs’e
tamamen hakim olmakla, buradaki inandıkları “şeytani –Yehova- güç-lerin
desteğiyle bütün dünyaya hakim olacaklarına inanmaktadırlar. Bu
sebeple, Filistin topraklarından büyüyecek “YEHOVA’NIN DÜNYA
İMPARATORLUĞU” kurabilmek için bütün dünyayı harbe sokmakta ve dünya
milletlerini – Biri(k)miş Milletleri – İslam milletleri üzerine hücum
ettirmektedirler. Harbin baş sorumlusu Meciddun dağlarındaki Yahudiler
bu harbe “Hermeciddun Harbi” denmektedir. Yani gerek Afganistan, gerek
Çeçenistan’da olsun İslam diniyle şereflenmiş topraklarındaki bütün
harpler Meciddun harbidir.

AMERİKA BELASINA MI KOŞUYOR!..

Hadislerde ve ayetlerde “Ahir zaman garipleri” olarak bahsedilen
Allah’a sadık kullar toplumların yozlaştığı dönemlerde, bunalmışlar ve
yalnız kalarak azınlık kalmışlardır. Oysa her an ve her geçen gün bir
elemeden geçiyoruz. Her zaman yaptığım bir benzetme vardır: ‘’Eskiden
pirinçten taş ayıklardı; şimdi ise taştan pirinç ayıklanıyor...’’ Yani
taş o kadar fazla. Ancak şu sözü de hatırlatmadan geçemeyeceğim ‘Allah
mühlet verir ama ihmal etmez!..’’

Kitabımızda bu başlık altında konuyu ilk işlediğimizde Amerika’daki
felaketler henüz gerçekleşmemişti. Oysa insanlık için acı, ancak
Amerikan ve dünya idarecilerinin kendilerine acizlikleri hatırlatıldığı
bu felaketler ve akabinde gelecek olanlar “Büyük Babil Şehri” olarak
bahsedilen Amerika’ya mı ithaf ediliyor?..

“Ve “yedinci melek” kendi tasını havaya boşalttığında tamam oldu
diyerek semanın heykelinden tahttan bir büyük seda geldi. Ve sedalar ve
gök gürültüler ve şimşekler vuku buldu. Ve şiddetçe ve azametçe yeryüzü
üzerinde insan mevcut olalıdan beri misli vuku bulmamış büyük bir
zelzele olup büyük şehir üçe bölündü.. Ve hakların şehirleri yıkıldı.
Ve “Büyük Babil Allah’ın huzurunda anıldı. Tâ ki şiddetli gadab
şarabının kasesi ona verile. Ve her ada kaçtı. Ve dağlar bulunmaz
oldular. Ve semadan adamlar üzerine bir külçe ağırlığında iri dolu
yağdı. Adamlar dahi dolunun belası sebebinden Allah’a küfr ettiler.
Zira onun belası gayet büyük idi”.

Ayrıca bu metni takviye eden 6. Bab’ın 12. - 17. ayetlerinde de şu şekilde yazılıdır:

“Ve altıncı mührü açtığında gördüm ki; bir büyük zelzele olup güneş
adeta “kıl çuvalı” gibi siyah olarak, Ay dahi kan gibi oldu. Ve semanın
yıldızları, şiddetli rüzgardan sallanan incir ağacı kendi ham
incirlerini döktüğü gibi yere düştüler. Ve her dağ ve ada dahi
yerlerinden hareket eyledi. Ve dünya melikleri ve büyükler ve zenginler
ve binbaşılar ve kudret sahipleri ve her kul ve her hür mağaralarda ve
dağların kayalarında gizlenip ve dağlara ve kayalara ‘üzerimize düşüp
bizi tahtta oturanın huzurundan ve kuzunun gazabından gizleyiniz. Zira
onun gazabının azim günü geldi ve kim durabilir’ derler idi”.

Yani Mehdi ve Hz. İsa kuvvetleri geldiğinde, Müslümanlar teçhizat
olarak daha güçsüz ve donanımsız oldukları halde Allah yer ve gök
kudretlerini onların emrine verecek. Gökten ve yerden gelen darbeleri
yeryüzünü yaşanmaz hale getirenlerini üzerine indirecektir. Ve
Müslümanlar daha evvel Deccalın (yeryüzüne fuhuş ve adaletsiz gelir
dağılımıyla insanlık trajedisi yaşatanların) istilasından dağlara ve
mağaralara kaçıp oralarda yaşadıkları gibi kendileri yaşamak zorunda
kalacaklardır. Yani bir İtalyan felsefecinin tabiriyle arslanlar
mağaralarından çıkarken çakallar inlerine döneceklerdir.

Ayrıca Aktif hayatın dışına itilen melekelerini kullanamayan her
idealist, her fikir adamı evlerine kapatılmış her müspet yetenek birer
mağaralarına kapatılmış “Ashab-ı Kehf” evladı gibidir. Onların mağarası
modern hayatın getirdiği istifleme betonarme binalardır. İlkel
dönemlerde insanlar bu şekilde üst üste kayalara oyuklar açarak
yaşıyorlardı. Bu harpten sonra da o “insanlığı ateşe verenler” ancak
insanlıktan tecrit edilmiş bir şekilde yaşayabileceklerdir. Ayrıca
İncil’in bu metinleri şu hadisin manasını desteklemektedir.

“Ashab-ı Kehf, ahirzamanda gelecek Mehdi’nin (Kurtarıcı) yardımcıları olur”. (Mektubat-ı İmam-ı Rabbani)

ALNI MÜHÜRLENLER 144 BİN KİŞİ!..

Yine bu Doğu’daki mücahid grup hakkında 7. Bab’ın 1. - 4. ayetlerinde şöyle denmektedir:

“Ve bu şeylerden sonra kara üzerine ve deniz üzerine ve hiçbir ağaç
üzerine rüzgar esmemesi için zeminin dört köşesinde durup, zeminin dört
rüzgarlarını tutmakta olan dört melek gördüm. Ve Hayy Allah’ın mührünü
hamil olarak şark tarafından çıkmakta olan başka bir melek gördüm. Bu
dahi karaya ve denize ziyan vermeğe memur bulunan o dört meleğe yüksek
sesle çağırarak, “tâ biz Allah’ımızın kullarının alınları üzerine mühür
vuruncaya değin siz, karaya ve denize ve ağaçlara ziyan vermeyiniz”
dedi. Ve mühr olunan kimselerin miktarını işittim, Benî
İsrailoğullarından yüz kırk dört bin kimse mühürlendi”.

Burada alınları mühürlenen Allah’ın kullarının, doğu tarafından
çıkacağına işaret edildiği halde, İncil’i tefsir eden Yahudi alimleri,
yine bu ifadeyi kendilerine çekerek, onların Beni İsrail’den olacağını
söyleyerek tahrif etmişlerdir. Acaba Hz. İsa’ya hâşâ veledi zina diyen
ve onu öldürmeye teşebbüs eden Yahudilerin, üstelik Hz. İsa hayatı
boyunca onlarla mücadele etmişken asıl İncil’de övülmeleri mümkün mü?..
Bundan da anlaşılıyor ki, Yahudiler Tevrat gibi İncil’i dahi tahrif
etmişlerdir. Hem bu ayetlerin devamında 9. - 17. ayetlerinde bu
şarktan-Doğu’dan gelen yüz kırk dört bin kimse hakkında şöyle
söylenmektedir:

“Bu şeylerden sonra gördüm ki; cümle milletler ve kabileler ve kavimler
ve lisanları (kullanan insanlar) olarak, kimsenin sayamadığı büyük bir
cemaat, beyaz elbiseler giymiş ve ellerinde hurma dalları bulunduğu
halde tahtın önünde ve kuzunun huzurunda durup yüksek sesle,
“Kurtuluşumuz tahtta oturan Allah’ımıza ve kuzuya mahsustur” diye nida
ediyorlar idi. Ve meleklerin cümlesi tahtın, ihtiyarların ve dört canlı
ruhun etrafında duruyorlar idi. Ve tahtın önünde yüzüstü kapanarak
Allah’a secde kılıp, “âmin! Bereket ve hamd ve hikmet ve şükür ve izzet
ve kudret ve kuvvet, Sonsuz kudret sahibi Allah’ımıza mahsustur. Âmin!”
dediler.

Ve ihtiyarlardan biri bana hitaben; “Bu beyaz elbiseler giymiş kimseler
kimlerdir ve nereden geldiler?” dedi. Ben dahi ona; “Ey efendim sen
bilirsin” dedim. Ve bana dedi ki; “Bunlar o büyük harpten gelenlerdir
ve elbiselerini yıkayıp kuzunun kanında beyaz ettiler. Bu sebepten
Allah’ın tahtı önündedirler ve heykelinde (mabedinde) gece gündüz ona
ibadet ederler. Tahtta oturanın meskeni dahi üzerlerinde gölgelik
olacaktır. Artık ne acıkacaklar, ne de susayacaklardır. Onları ne güneş
ne de bir nevi hararet vuracaktır. Zira tahtın ortasında olan kuzu
onları güdüp, diri su pınarlarına götürecektir (yani Hz. Mehdi ve İsa
onları hakikat yoluna sevk edecektir). Allah dahi gözlerinden her
gözyaşını silecektir
kaynak:HAKAN YILMAZ ÇEBİ
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://paylasim11.yetkin-forum.com
 
Metafizik Kaynaklara göre
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
wWw.pAyLaŞıM11.cOm :: Kültür ve Sanat Dünyası :: Metafizik - Bilimkurgu - Mitoloji-
Buraya geçin: