wWw.pAyLaŞıM11.cOm
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

wWw.pAyLaŞıM11.cOm

PAYLAŞ_PAYLAŞA_BİLİRSEN...
 
AnasayfaKapıLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 lunpen kültür

Aşağa gitmek 
3 posters
YazarMesaj
Admin
(YÖNETMEN)
(YÖNETMEN)
Admin


Erkek Mesaj Sayısı : 384
Yaş : 29
Nerden : FeNerBahÇeden
Lakap : sErKaN11
PAYLAŞIM :
lunpen kültür Left_bar_bleue411 / 100411 / 100lunpen kültür Right_bar_bleue

REP\'İM :
lunpen kültür Left_bar_bleue341 / 100341 / 100lunpen kültür Right_bar_bleue

PUAN\'IM :
lunpen kültür Left_bar_bleue67 / 10067 / 100lunpen kültür Right_bar_bleue

TAKIM : lunpen kültür Fb
HAYVANIM : lunpen kültür Hareketli-kedi
BAYRAĞIM : lunpen kültür Bayrak
Kayıt tarihi : 03/06/08

lunpen kültür Empty
MesajKonu: lunpen kültür   lunpen kültür Icon_minitimeSalı Haz. 03, 2008 7:41 am

Eskiden büyüklerimiz "zamane gençleri" derdi. Emperyalist yoz kültürün bünyemizi sarmaya başladıgı 1950'lerden öncesini görmüş büyüklerimiz bu dünyadan göçtükçe, artık geçmişe özlem, bugüne sitem dolu bu sözü de pek az duyar olduk. "Zamane gençleri" mi kalmadı, yoksa "zamane" denen şey artık kimsenin tepkisini çekmez mi oldu?

Büyüklerimizin "zamane" derken kastettikleri elbette her zaman kötü alışkanlıklar, davranış biçimleri degildi. Bazen çocukların, gençlerin "çok bilmişlikleri", afacanlıkları da bu sözle dile getirilir. Ancak, yine de "zamane' derken genellikle kastedilen yozlaşma, yabancılaşma, degersizleşme, bohemlik ve benzerleridir. Daha özlü ifadeyle halk kültürümüzün, degerlerimizin erozyona ugramasıdır. İnsanlarımızın içinden geldikleri halkın kültürüne yabancılaşarak, kendinden olmayan dış etkenlerle şekillenmeye başlamasıdır. ‚arpık kültür dedigimiz bu şekillenmenin sonuçlarından biri de lümpenliktir.

Lümpenin Sınıfsal Kökeni: Lümpenlik; serserilik, başıbozukluk, sınıf gerçeginden kopmaktır. Marks lümpenleri "İşsiz bırakılarak sınıf dışına itilmiş proletaryanın en dipteki tortusu ve sefalet alanının sakinleri" olarak tanımlar. Lümpen proletarya olarak da tanımlanan bu kesimin içinde Marks, "haydutlar, katiller, fahişeler vb. proletaryanın en düşük ve bozuk unsurları"nı sayar. Elbette bunlara hırsız, yankesici, dilenci gibi kesimler de eklenebilir. Yine Marks, kapitalizmin zorunlu koşulları sonucu "toplumun süprüntülügüne" atılan lümpenlerin yaşama koşulları geregince her an burjuvaziye satılmaya hazır olduklarını söyler. Gerçekten de Almanya ve İtalya'da faşist partiler iktidara gelmeden önce, faşist örgütler gelişme aşamasında lümpenlerden oldukça faydalanmışlar, onları kullanmışlardır. Benzer olguyu ülkemizdeki sivil faşist örgütlenmede devletin bu kesimleri muhbirlik, uyuşturucu işlerinde kullanmasında da görmek mümkündür.

Böyle olmasının koşulları da fazlasıyla vardır. ‚ünkü ülkemizde de böyle yaygın bir kesim vardır. Ve elbette bu kesim kendi yaşam biçimine göre bir kültüre sahiptir. Ancak bu kültür sadece sınıfsal olarak tarif edilen kesime yani başı boş gezenlere, çalışmaktan kaçan asalaklara, serserilere, hırsızlara, esrarkeşlere, fahişelere ait bir kültür olmaktan çoktan çıkmış, lümpenlik olarak ifade ettigimiz bu kültür ya da bu kültürün çeşitli biçimlerde yansımaları toplumun çok daha geniş kesimleri içinde yayılmış ve giderek de yayılmaktadır. Yani iyi kötü bir iş güç sahibi olanlar, ögrenciler, ekonomik durumu nispeten iyi olanlar, hatta varlıklı kesimler, ve bunların çocuklarında lümpen kültürü, bunun çeşitli biçimlerde etkilerini görmek mümkündür.

Dilde, giyimde, düşüncede, davranışta yansımasını bulan lümpen kültür avare gezen, avare gezmese de sınıfsal konumuna ters özentili bir yaşam süren, kaderci, beyni uyuşturulmuş, depolitize edilmiş insan tipleri yaratmıştır. Bunun nedeni de yeni-sömürge olan ülkemizde topluma empoze edilen emperyalist yoz kültürün halk kültürümüzü, degerlerimizi hızlı bir biçimde yozlaştırması, insanlarımızı kendi kültürüne yabancılaştırması ve bu yozlaşmanın bizzat burjuvazi tarafından kendi yaşam biçimiyle, medyasıyla, çeteleriyle, ekonomik politikalarıyla teşvik edilmesidir.

Özellikle gelişmelerden en çabuk etkilenen kişilik arayışındaki gençlerin çabucak benimseyebildigi bu kültür, halkımızın degerleriyle taban tabana zıttır. Emegi degil asalaklıgı, sevgiyi degil kişisel tatmini, saygıyı degil terbiyesizligi, ahlakı degil düşkünlügü, sorumlulugu degil sorumsuzlugu, vefayı, özveriyi degil bencilligi, dürüstlügü degil yalanı, yaltaklıgı, kaypaklıgı besler.

Bunlar düzenin baskı, sömürü, adaletsizlik üzerine kurdugu çarkının sorunsuz dönmesi için ihtiyaç duydugu özelliklerdir. Sınıf atlama özlemleriyle doldurulmuş, ya da "gününü yaşa, hayatın zevklerini tatmaya bak, başkalarından sana ne" felsefesiyle beyinleri yıkanmış, bu ülkede ne olup bittigini bilmeyen, bilse de ilgilenmeyen, "üç kuruşluk zevk" için her şeyi yapabilecek insanlar elbette düzene sorun yaratmayacaktır. Bunun için lümpen kültür çeşitli araçlarla kitlelere empoze edilir. Düzenin bu kültürü yaymak için kılavuz olarak sundugu "tipler", araçlar oldukça boldur. Hülya Avşarlar, Tarkanlar, Sibel Canlar, Huysuz Virjinler, şarkı söylemekten televizyonlarda program yapımcılıgına terfi ettirilen dönmeler... nasıl giyinilecegini, nasıl konuşulacagını, nelerin sevilip nelerin sevilmeyecegini, nasıl davranılacagını, hatta nasıl yoz, rezilce yaşanması gerektigini ekranlardan milyonlara empoze ederler. Boyalı basının magazin sayfaları, hatta haberleri onlardan aşagı kalmaz.

Dilde, İnsan İlişkilerinde, Giyim-Kuşamda Lümpenlik: Lümpenlik kendine has bir dil tarzı da yaratmıştır. Kendi kültürüne yabancılaşanların dogal olarak dili de halk kültürüne yabancılaşır. Örnegin Amerikanvari bir dil kullanılır. Türkçe kelimelerin arasına, İngilizce kelimeler sokuşturulur. "Kral" ilan edilen, bir çogunun kadın mı erkek mi oldugu belli olmayan, kendini "zıpır" ilan etmekten haz alan tiplerin agzından yayılan bu dil artık insanların konuşmalarını da belirlemeye başlar. 24 saat dinlenen pop, yabancı müzik, okunan dergiler, izlenen filmler hatta haber programları onu bu dile hayranlaştırır. Türkçe konuşmak demode gelir. Amerikan yaşam tarzını ifade eden tanımlamalar, deyimler kullanılır. "Tamam", "oldu"nun yerini "okey", "teşekkür"ün, "sagol"un yerini "tenk" alır. Kayıtsız, sogukkanlı olmanın adı "cool takılmak"tır. Sözde çok tutulanlar "in"dir. Modası geçenler "out". Bilmem neye takılmak, şunu giymek, bunu dinlemek "in"dir. Bir zamanlar "in" olan şeyler bir süre sonra "out" olur. O her zaman "in" takılmalıdır. Bu yüzden kim neye takılır, ne dinler, ne okur, ne giyinir, iyi takip eder.

Halkımızın deyimiyle "adam gibi" konuşmaz. Sadece kullanılan kelimeler degil, söyleniş biçimi de degişir. Kelimeler mümkün oldugunca uzatılır, yayvanlaşır, yuvarlanır. Bazı harflerin, kelimelerin mümkün oldugunca üzerine basılarak, ezilerek konuşulur. Biraz dikkat etmezseniz başka bir dil konuşuyor sanabilirsiniz. Dilin gereksiz görüldügü yerde yüz hatları yardıma koşar. "Ne var" demez örnegin. "Clark Gabel" gibi bakar, adına da "klark çekmek" denir. Eller arka ceptedir dolaşırken. Konuşurken sallanmak sanki bir meziyettir.

Saygıyı, sevgiyi, güzellikleri ifade eden kelimeler yok edilmeye başlanmıştır. Büyük-küçük, kadın-erkek fark etmez; hitap sözcükleri yerli yersiz kullanılan "oglum", "kızım", "yavrum", "anam", "ulan"dır. Yaşlıların adı "moruk" olmuştur. Dile yansıyan yozluk ilişkilerde de açıga çıkar. Ana, babanın saygınlıgı, abinin, ablanın degeri kalmaz. Sevginin, saygının sınırları giderek silinir, anlamsızlaşır. "Arkadaşlık", "dosluk" ilişkileri çıkar üzerine kurulur. İşsiz olan erkekler lise önlerinde, sokak başlarında, duvar kenarlarındadır. Kızlara "asılmakta" ya da bira, şarap içmektedirler.

On-onbeş yıl kadar önce televizyonda Almanya'daki, Avrupa'daki dazlakların, punkçuların görüntüleri bizi oldukça şaşırtırdı. Bu insanların ne derdi var ki böyle abuk sabuk giyinir, başını gözünü acayip renklere boyar diye düşünürdük. Ama artık bugün o görüntüler bize çok garip gelmiyor. ‚ünkü benzerlerini çevremizde görmeye alıştık. Bizim de artık punkçular gibi giyinen, onlara özenen gençlerimiz var.

Bunlar çıktıgı kabugu begenmez, ailesini, çevresini hor görür. Özledigi, istedigi yaşam, kendi ekonomik ve sosyal gerçekligiyle uyuşmasa da, her yerde bu özlemlerini açıga vurur. Özellikle markalı giyinmeye özen gösterir. Dış görünüm kadar, bu görünümün etiketi de önemlidir. ‚ünkü bunlarla "hava atılacaktır". Yepyeni ve markalı kot pantolonlar en olmadık yerinden kesilir ya da paçalar dizlere kadar püsküllü hale getirilir. Ayakkabı bagları bilerek dügümlenmez kimi zaman, yerlerde sürünür. Kendine pespaye görünüm vermek hoşuna gider. Saçlar maviden kırmızıya her renge girer. Erkek-kadın fark etmez, kulaklara bir tane de yetmez bir kaç küpe birden takılır.

Şapka takılır, ama ters. Vücut hatlarını açıga çıkaran, dar, açık giysiler tercih edilir. Kışın soguktan, çamurdan korunmak için üretilmiş çizmeler, botlar yazın sıcagında mini eteklerin altındadır.

Lümpen Emegin Degerini Bilmez: İşi olanların kimisi haftanın altı günü en agır işlerde, agır sömürü koşullarında çalışmaktadır. Akşam olup işten çıkıca ya da tatil günü parasını iş arkadaşlarıyla bir bara ya da biraneye giderek harcar. Sömürüye, adaletsizlige olan öfke felekten çalınan bir günle silinip gider. Ya da aylık maaşın büyük kısmı yabancı sigaralara yatırılır.

Emek veriyor ama o verdigi emegin degerini bile anlayamıyor, makina başında çalışırken üç-beş kuruş kazanacagı parayla alacagı markalı pantolonun, arkadaşlarıyla çıkacagı yemegin hayalini kuruyor. Düzen onu açlıga terk ediyorken, o arkadaşlarına "hava" atmak için borç-harç para bulup araba kiralıyor. Bu halkın içinden doguyor, yoksul halkın içinde yaşıyor ama o bir Amerikalı, bir İngiliz gibi yaşamak istiyor. Böylece ne düzeni, ne düzenin yarattıgı haksızlıkları, sömürüyü, onursuzlugu görüyor, ne de bunları gördükçe onuru zedeleniyor, gururu ayaklanıyor. Düzenin yarattıgı yozluk fırtınasında oradan oraya savruluyor. Kişiligi darbeler alarak paramparça oluyor.

Kimisi asalakça yaşamayı bir alışkanlık, yaşam biçimi haline getirmiştir. Mecbur kalınca belki çalışır ama eline biraz para geçince hemen işi gücü bırakır. Varsa ailesinden gerekirse kavga dögüş aldıgı ya da ondan bundan kopardıgı borç parayla sigarasını, içkisini eksik etmez. Eve ancak yemek yemeye, yatmaya gider. Gittiginde de elini sıcak sudan soguk suya sokmaz. Önüne gelen yemegin, evin kirasının, suyunun, elektriginin parası nasıl kazanılıyor düşünmez.

Kendini Aşagılanmış Hisseder, Eziktir: Müslüm Gürses bir konser veriyor, 15'nde 20'sinde onlarca genç başlıyor kendisini jiletle dogramaya. Birbirini çignercesine konseri izleyen çogu genç kadın-erkek binlerce insan adeta kendinden geçiyor. Aglayanlar, sızlayanlar, çıglık atanlar... Lümpenleşmenin bir biçimidir yaşanan bu görüntüler.

Hemen hepsi yoksul halkın çocuklarıdır. ‚ogu gecekonduludur. Tepkilerini "kaderine" yöneltmiş, düzene boyun egmişlerdir. Düzenin pompaladıgı karamsarlık, umutsuzluk, yılgınlık karşılıgını arabeskte bulmuştur. Umutsuz aşıkların, "felegin sillesini yemişlerin", "kader kurbanları"nın, lümpenlerin dünyasıdır arabesk. Düzenin yarattıgı bunalımlarını çözemeyen bu insanlar eziktir. "Acıların insanı"dır. Hor görülmüştür. Özlemlerine ulaşamamıştır. Yaşamdan bir umudu, beklentisi kalmamıştır.

Öte yandan düzene karşı tepkilidir de, tepkilerini nereye yöneltecegini bilemez. Yaşama kahreder, kaderine kahreder. Kimi zaman içki, bazıları için uyuşturucu çözüm yolu olur. Tepkisini kendisine yöneltir, vücudunu jiletler, zarar verir. Bunalımlı bir yaşamdan adeta zevk almaya başlar. Kabadayı yanları vardır. "Harbi" delikanlıdır. Kendisine yan bakan olursa "faça atmaya" hazırdır. Bu da bulundugu çevrede kendine bir yer edinmesinin yoludur.

Kısacası, düzenin her tarafından akan rezillik milyonlarca insana ulaşıyor. ‚arpık ve yoz ilişkileri körüklüyor. Yaşam tarzını belirler hale geliyor. İnsani ilişkiler bireysel çıkarlarla sınırlanıyor. Yemek yemeden yürüyüş biçimine kadar halktan kopuk, kültürüne yabancılaşmış, sınıfsal gerçegini görmeyen, serseri, bencil, yaşamı ciddiye almayan bir dünya dayatılıyor. Ortaya böylece kişiliksizleşen, onursuzlaşan lümpen insan tipleri çıkıyor.

Lümpen kültür, gecekondu mahallelerinde, yoksul semtlerde kendine geniş bir zemin bulmuştur. Bu yanıyla "Halk gerçegimiz"in bir parçası halini almıştır. Düzenin istedigi de zaten yoksul halkımızın bu kültürün içinde bogulmasıdır. Devrimci örgütlenmenin yeterince ulaşamadıgı, ulaşsa da henüz yaygınlaşmadıgı binlerce mahallede yüzbinlerce insan evde, sokakta, işte, yaşamda benzer görüntüler çiziyor.

Lümpenlige ve Onun Yansımalarına Karşı Savaşmalıyız: Evet, lümpen kültür aşmamız, yerine devrimci kültürü koyarak, halk kültürümüzü geliştirerek yok etmemiz gereken bir gerçeklik olarak karşımızda duruyor. Mahallemizde, işyerimizde, okulumuzda hatta evimizde birlikte yaşıyoruz onunla. Şu veya bu ölçüde devrimci mücadele içinde olanlarda bile görebiliriz izlerini.

‚ürüme ve yozlaşmanın içinde en temiz yanlarımıza, korudugumuz degerlerimize sarılarak, saygı, sevgi, vefa, özveri, paylaşım gibi en güzel degerlerimizi daha güçlü bir şekilde düzenin karşısına dikerek mahallemizde, işyerimizde, okulumuzda bu serseri kültüre karşı bıkmadan, usanmadan savaşmak, yanımızda yöremizde bulunan insanlara karşı sorumluluk duyup halk kültürümüzü, geleneklerimizi anlatmak, ögretmek hepimizin görevidir

Lumpenproleterya, bir siyasi kavram olarak Marksist düşüncenin uzantısı olarak sözlüklerdeki yerini aldı. Temeli Almanca’dan. Lumpen, 19. yüzyıl siyasi düşünürleri ve sosyologları tarafından, toplumun en alt kesimlerini, dışlanmışları, sosyo-ekonomik açıdan en düşük sınıfını anlatmak için kullanıldı. Marks, lumpenproleterya kelimesini, bu temelden yola çıkarak, ilk kez, Alman İdeolojisi isimli kitabında Max Stirner’in düşüncelerini eleştirdiği bölümde dile getirdi. Kelime karşılığı, işçi sınıfının, en alt, sanayi tarafından dışlanmış, ağırlıklı olarak işsiz-güçsüz hayatını kazanabilmek için gündelik işlerde çalışan, örgütsüz kesimini hedef alır.

Lumpen kelimesi, 20.nci yüzyıldan bu yana, önemli değişimler yaşadı. Genel olarak, toplumun işsiz-güçsüz alt tabakasını olduğu kadar, popüler kültür ürünü ve halk şakşakçısı sanat akımlarını, zengin ama kalitesiz yaşamları anlatmak için kullanıldı. Bu gelişmede, lumpen kesim olarak adlandırılan sosyal tabakanın, bir 20.nci yüzyıl hastalığı olan faşizmin sosyal tabanını oluşturmasının da büyük payı oldu...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://paylasim11.yetkin-forum.com
eray
acemi er
acemi er



Mesaj Sayısı : 2
PAYLAŞIM :
lunpen kültür Left_bar_bleue1 / 1001 / 100lunpen kültür Right_bar_bleue

REP\'İM :
lunpen kültür Left_bar_bleue1 / 1001 / 100lunpen kültür Right_bar_bleue

PUAN\'IM :
lunpen kültür Left_bar_bleue1 / 1001 / 100lunpen kültür Right_bar_bleue

Kayıt tarihi : 03/06/08

lunpen kültür Empty
MesajKonu: Geri: lunpen kültür   lunpen kültür Icon_minitimeSalı Haz. 03, 2008 8:38 am

teşekür serkan
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
nirvana
uzman onbaşı
uzman onbaşı
nirvana


Mesaj Sayısı : 41
PAYLAŞIM :
lunpen kültür Left_bar_bleue45 / 10045 / 100lunpen kültür Right_bar_bleue

REP\'İM :
lunpen kültür Left_bar_bleue213 / 100213 / 100lunpen kültür Right_bar_bleue

PUAN\'IM :
lunpen kültür Left_bar_bleue23 / 10023 / 100lunpen kültür Right_bar_bleue

TAKIM : lunpen kültür Fb
HAYVANIM : lunpen kültür Kopek
BAYRAĞIM : lunpen kültür Bayrak
Kayıt tarihi : 03/06/08

lunpen kültür Empty
MesajKonu: Geri: lunpen kültür   lunpen kültür Icon_minitimeÇarş. Haz. 04, 2008 5:06 am

bu konuyu ben aççaktım Smile
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
lunpen kültür
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
wWw.pAyLaŞıM11.cOm :: Kültür ve Sanat Dünyası :: Beyin Fırtınası-
Buraya geçin: